Kategori arşivi: Uncategorized
Dee Rees’in Daha İnandırıcı Karakterler Geliştirmek İçin Kullandığı 3 Senaryo Yazım Tekniği

İnandırıcı Karakterler Geliştirmek İçin Kullanabileceğiniz 3 Senaryo Yazım Tekniği
Karakterlerin Söylemek İstediklerine Farklı Bir Yoldan Yaklaşmak
Dee Rees, bu yönteme ilk olarak gerçek hayatta insanların gerçekten söylemek istedikleri şeyleri karşı tarafa iletirken farklı ve belki de daha dolambaçlı bir yol izlediklerini fark etmesiyle birlikte yönelmiş. Bu yöntem aslında, karakterin karşısındakine söylemek istediği ve gerçekten düşündüğü cümleden üç adım gerisine gitmek gerektiğini ön görüyor. Bunu açıklarken ise şu örnekleri kullanıyor: Karakterin gerçek düşüncesi ve dile getirmek istediği temel derdi “Seni seviyorum.” ise, bir senaryo yazarı olarak kişinin bu cümleden 3 adım geriye gitmesi gerektiğini belirtiyor. Direkt olarak “Seni seviyorum.” demek ilişki dinamiklerinde bir risk barındırabileceğinden bunu bir iltifata çevirmenin faydalı olacağını belirtiyor. “Tişörtüne bayıldım.” bir iltifat olarak sevgi ifade etmenin bir önceki adımı olarak görülebilir ancak Dee Rees bunun da bir adım geriye götürülmesi gerektiğini belirtiyor. “Tişörtünü nereden aldın?” bu bağlamda Dee Rees için, “Seni Seviyorum” demek isteyen bir karakter aslında gerçekliğe baktığımızda bunun yerine “Tişörtünü nereden aldın?” diyebiliyor. Bu durum da yazılacak diyalogları bir noktada daha gerçekçi kılıyor.
Senaryo Yazarının Sesini Karakterin Sesinden Ayırmak
Dee Rees’in fark ettiği bir diğer unsur ise, ilk kez senaryo yazan bir senarist adayının kendi düşünme şekli ve kendi söylemlerinden karakteri ayıramaması. Yani, karakterlerin bizzat yazarı gibi davranıyor olması. Bu durumun genellikle yazma eyleminin kişisel tecrübelerden ve otobiyografik ögelerden besleniyor olmasıyla ilgisi var elbette. Dee Rees, ilk filmi Pariah’ta aynı yolu izlediğini itiraf etmekten çekinmiyor. Dee Rees’in bu durumu kırmak için ne gibi yöntemler önerdiğine gelirsek, öncelikle karakterin dünyasını, kişiliğini ve sınırlarını iyi belirlemek gerektiğini söyleyebiliriz. Karakterin sınırları ve önem atfettiği unsurlar ne kadar net belirlenirse, karakterin dünya görüşü içerisinden kendi cümlelerini kurması da o kadar kolaylaşır. Bir karakter, kendisini diyaloglar aracılığıyla ifade ettiğinde bu diyaloglar ne senaristin kendisinden ne de -bir uyarlamaysa- edebi eserin kendisinden geliyor gibi görülmelidir. Aksine yazılan replikler, dünya üzerinde o cümleleri o karakterden başka kimse kuramayacakmış gibi hissettirmelidir.
Filmin Görselliğini de Karakterin Gelişimi İçin Kullanmak
Filmin izleyiciyle ilk karşılaşma ânı, yani açılış sekansı, filmin görselliğini de karakterin gelişimi için kullanabilmek noktasında büyük önem taşır. Açılış sekansı, aslında izleyiciye izlediği filmin nasıl bir ritimde gideceğini ve nasıl bir üslup kullandığını vurgular nitelikte görsel yapısını kurgularken bir yandan karakterle ilk karşılaşmamız da genellikle bu açılış sekansında gerçekleşir. İzleyicinin karakterle tanışması ve tanıştığı ilk anda karakteri nasıl tanımlayacağı da bir o kadar önemlidir. Bir karakter, dağınık ve vurdumduymaz, sorumsuz şeklinde sıralanabilecek karakter özelliklerine sahipse, filmin görselliğini de karakterin bu özelliklerini destekleyecek şekilde kurabiliyor olmak önemlidir. Bu noktada, olayın/olayların geçtiği mekân, kullanılan kostümler ve karakterin tavırları, senaryoda tercih edilen günün spesifik gece-gündüz aralığı gibi farklı nosyonlar bir araya geldiğinde karakterin içsel dünyasına yönelik tutarlı bir görsellik oluşturmalıdır. Senaryo yazarları, bu tür seçimler yaparken yalnızca yazdıkları plot bir adım ileriye götürerek senaryoya hizmet etmesini düşünmekten ziyade bir yandan karakterlere seçim yapma şansı da tanımalılar.
Kaynak: No Film School (Filmloverss’dan alıntılanmıştır)
Tüm Zamanların En Komik 100 Filmi

BBC, 52 ülkeden 253 film eleştirmeninin oylarıyla tüm zamanların en iyi 100 komedi filmini seçti.
Tüm zamanların en iyi 100 filmi:
100. The King of Comedy (Martin Scorsese, 1982)
100. The Ladies Man (Jerry Lewis, 1961)
99. The Jerk (Carl Reiner, 1979)
98. The Hangover (Todd Phillips, 2009)
97. The Music Box (James Parrott, 1932)
96. Born Yesterday (George Cukor, 1950)
95. Ghostbusters (Ivan Reitman, 1984)
94. Rushmore (Wes Anderson, 1998)
93. South Park: Bigger, Longer & Uncut (Trey Parker, 1999)
92. The Exterminating Angel (Luis Buñuel, 1962)
91. What’s Up, Doc? (Peter Bogdanovich, 1972)
90. A New Leaf (Elaine May, 1971)
89. Daisies (Vera Chytilová, 1966)
88. Zoolander (Ben Stiller, 2001)
87. Gentlemen Prefer Blondes (Howard Hawks, 1953)
86. Kind Hearts and Coronets (Robert Hamer, 1949)
85. Amarcord (Federico Fellini, 1973)
84. Waiting for Guffman (Christopher Guest, 1996)
83. Safety Last! (Fred C Newmeyer ve Sam Taylor, 1923)
82. Top Secret! (Jim Abrahams, David Zucker ve Jerry Zucker, 1984)
81. There’s Something About Mary (Bobby ve Peter Farrelly, 1998)
80. Office Space (Mike Judge, 1999)
79. The Dinner Game (Francis Veber, 1998)
78. The Princess Bride (Rob Reiner, 1987)
77. Divorce Italian Style (Pietro Germi, 1961)
76. Design for Living (Ernst Lubitsch, 1933)
75. The Palm Beach Story (Preston Sturges, 1942)
74. Trading Places (John Landis, 1983)
73. The Nutty Professor (Jerry Lewis, 1963)
72. The Naked Gun: From the Files of Police Squad! (David Zucker, 1988)
71. The Royal Tenenbaums (Wes Anderson, 2001)
70. In the Loop (Armando Iannucci, 2009)
69. Love and Death (Woody Allen, 1975)
68. Ninotchka (Ernst Lubitsch, 1939)
67. Sons of the Desert (William A Seiter, 1933)
66. Hot Fuzz (Edgar Wright, 2007)
65. Caddyshack (Harold Ramis, 1980)
64. Step Brothers (Adam McKay, 2008)
63. Arsenic and Old Lace (Frank Capra, 1944)
62. What We Do in the Shadows (Jemaine Clement ve Taika Waititi, 2014)
61. Team America: World Police (Trey Parker, 2004)
60. Shaun of the Dead (Edgar Wright, 2004)
59. Toni Erdmann (Maren Ade, 2016)
58. Zelig (Woody Allen, 1983)
57. Mean Girls (Mark Waters, 2004)
56. Broadcast News (James L Brooks, 1987)
55. Best in Show (Christopher Guest, 2000)
54. Harold and Maude (Hal Ashby, 1971)
53. The Blues Brothers (John Landis, 1980)
52. My Man Godfrey (Gregory La Cava, 1936)
51. Seven Chances (Buster Keaton, 1925)
50. Women on the Verge of a Nervous Breakdown (Pedro Almodóvar, 1988)
49. The Discreet Charm of the Bourgeoisie (Luis Buñuel, 1972)
48. Trouble in Paradise (Ernst Lubitsch, 1932)
47. Animal House (John Landis, 1978)
46. Pulp Fiction (Quentin Tarantino, 1994)
45. Big Deal on Madonna Street (Mario Monicelli, 1958)
44. Bridesmaids (Paul Feig, 2011)
43. M*A*S*H (Robert Altman, 1970)
42. The Awful Truth (Leo McCarey, 1937)
41. Borat: Cultural Learnings of America for Make Benefit Glorious Nation of Kazakhstan (Larry Charles, 2006)
40. The Producers (Mel Brooks, 1967)
39. A Night at the Opera (Sam Wood ve Edmund Goulding, 1935)
38. The Philadelphia Story (George Cukor, 1940)
37. Sullivan’s Travels (Preston Sturges, 1941)
36. A Fish Called Wanda (Charles Crichton ve John Cleese, 1988)
35. Singin’ in the Rain (Stanley Donen ve Gene Kelly, 1952)
34. Clueless (Amy Heckerling, 1995)
33. Anchorman: The Legend of Ron Burgundy (Adam McKay, 2004)
32. Raising Arizona (Joel ve Ethan Coen, 1987)
31. Tootsie (Sydney Pollack, 1982)
30. Monsieur Hulot’s Holiday (Jacques Tati, 1953)
29. When Harry Met Sally… (Rob Reiner, 1989)
28. It Happened One Night (Frank Capra, 1934)
27. The Apartment (Billy Wilder, 1960)
26. Mon Oncle (Jacques Tati, 1958)
25. The Gold Rush (Charlie Chaplin, 1925)
24. Withnail and I (Bruce Robinson, 1987)
23. The Party (Blake Edwards, 1968)
22. Young Frankenstein (Mel Brooks, 1974)
21. City Lights (Charlie Chaplin, 1931)
20. Blazing Saddles (Mel Brooks, 1974)
19. The Lady Eve (Preston Sturges, 1941)
18. Sherlock Jr (Buster Keaton, 1924)
17. Bringing Up Baby (Howard Hawks, 1938)
16. The Great Dictator (Charlie Chaplin, 1940)
15. Monty Python and the Holy Grail (Terry Gilliam ve Terry Jones, 1975)
14. His Girl Friday (Howard Hawks, 1940)
13. To Be or Not To Be (Ernst Lubitsch, 1942)
12. Modern Times (Charlie Chaplin, 1936)
11. The Big Lebowski (Joel ve Ethan Coen, 1998)
10. The General (Clyde Bruckman ve Buster Keaton, 1926)
9. This Is Spinal Tap (Rob Reiner, 1984)
8. Playtime (Jacques Tati, 1967)
7. Airplane! (Jim Abrahams, David Zucker ve Jerry Zucker, 1980)
6. Life of Brian (Terry Jones, 1979)
5. Duck Soup (Leo McCarey, 1933)
4. Groundhog Day (Harold Ramis, 1993)
3. Annie Hall (Woody Allen, 1977)
2. Dr Strangelove or: How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb (Stanley Kubrick, 1964)
1. Some Like It Hot (Billy Wilder, 1959)
Hitchcock’tan Küçük Görsel Oyunlar
Hitchcock : Ring’in, Kiracı’dan sonra ikinci Hitchcock filmi olduğunu söyleyebilirsiniz. İçinde çok sayıda yenilik vardı. Öncelikle, özenle yapılan montajının büyük övgü aldığını anımsıyorum. Böyle bir şey, benim için ilk kez oluyordu. Bu filmde, bugün olsa yapmayacağımız birçok şey vardır. Örneğin, bir boks maçı sonrası verilen küçük bir parti vardı. Şampanya patlıyor ve ortalığı köpükler kaplıyor. Kadın kahramanın şerefine hep birlikte kadeh kaldırıyorlar. Sonra kadının yanlarında olmadığını farkediyorlar. Dışarıda başka bir erkekle birlikte… Şampanyasının birden köpüğü kesiliyor. O günlerde, böyle küçük görsel oyunlara merakımız çoktu. Bazen bunlar o denli ince yapılıyordu ki, izleyiciler tarafından farkedilemiyordu bile… Filmin bir panayır yerinde başladığını anımsarsınız. Carl Brisson’un oynadığı canlandırılan bir boksör vardı. Tek Raunt Jack olarak tanınıyordu.
Truffaut: Rakiplerini ilk rauntta nakavt ettiği için mi?
Hitchcock : Evet doğru. Kalabalığın içinde, lan Hunter’ın canlandırdığı bir Avustralyalı vardı. Kapının önündeki çığırtkan, çadırın önünde toplananları içeri girmeleri için ikna etmeye çalışırken ara sıra arkasını dönüp maçın nasıl gittiğine bakıyordu. Sonra, dışarıda biriken kalabalığa raunt sayısını belirten bir levha tutuyordu. Dövüşmek için gönüllü olanların önce çadıra girişini, sonra da çenelerini tutarak çıkışlarını gösterdik. Bu görüntüler, lan Hunter içeriye girene kadar sürdü. Herkes ona bakıp gülüyordu. Hatta tek raunttan fazla dayanamayacağını düşünerek, paltosunu bile askıya asmayıp ellerinde tutuyorlardı. Maç başlayınca ben figüranların değişen yüz ifadelerini gösterdim. Sonra da, çığırtkanın dışarıdan maça bakışını verdim. İlk raundun sonunda çığırtkan, önce eskimiş ve yıpranmış ilk raunt kartını havaya kaldırdı. Sonra ikinci karta uzandı. Yepyeni bir karttı bu! Tek Raunt Jack, o kadar iyiydi ki, bu ikinci kartı daha önce hiç kullanmak zorunda kalmamışlardı. Sanıyorum, bu durum, izleyici tarafından pek fark edilmedi.
8 Maddede İyi Diyalog Nasıl Olmalıdır?

David Howard ve Edward Mabley, Senaryo Yazarlığı kitabında senaristlerin diyalog yazarken yapması gereken sekiz şeyi şöyle sıralıyorlar;
1. Konuşan kişiyi, ya da hitap ettiği kişiyi karakterize etmelidir.
2. Karakterin ruh halini yansıtmalı, duygularını iletmeli ya da içsel yaşamına bir pencere açmalıdır.
3. Karakterin motivasyonunu sergilemeli veya tam tersi; motivasyonunu gizleme girişimini ortaya koymalıdır.
4. Karakterin diğer karakterlerle olan ilişkilerini yansıtmalıdır.
5. Eylem başlatmalıdır.
6. Bazı durumlarda bilgi içermelidir.
7. Bazı durumlarda gelecek olanı önceden göstermelidir.
8. Açık ve anlaşılır olmalıdır.
Bülent Oran

Bülent Oran, mesleğe nasıl başladığını şu şekilde aktarıyor:
“O zamanki senaryolar çok uyduruk… sarı defterlere yazılmış, on beş yirmi sayfalık, yarısı ‘nasılsın, iyi misin’ gibi havadan sudan laflarla dolu şeylerdi. Mizahçı olarak yazı yazdığımı bildikleri için, zaman zaman, oynadığım senaryolarda değişiklikler yapmamı, eksikleri düzeltmemi istiyorlar, ‘sen yazarsın’ diyorlardı. Ben de kendime göre değişiklikler yapıyordum. Bir gün rahmetli Talat Artemel beni çağırdı, (…) yeni başlayacağı filmde rol vereceğini düşündüm. Rol tamam dedi ama senaryoyu da sen yazacaksın. Aman abi ben yazamam dedim. Senaryo yazmasını bilmiyorum ki. Yahu n’olacak, sen hukuka gidiyorsun, terbiyeli çocuksun, öyküler yazıyorsun, sinemada da oynuyorsun; ben sana öğretirim, dedi. Beni Suadiye’deki evine çağırdı. Çok kısa bir ders oldu. ‘Kâğıdı ortadan çizersin. Sol tarafa hareketleri, sağ tarafa konuşmaları yazarsın. Senaryolarda görmüyor musun, bilmiyor musun? Bu kadar basit.’ dedi. Oldu bitti.
Senaryo: Bülent Oran, Hazırlayan: İbrahim Türk. Dergah yayınları. 428 sf.
Michael Haneke

“Bugün esas mesele yönetmen yokluğu değil, iyi yazar yokluğu. Yönetmenlerin çoğu işini gayet iyi biliyor ama filmler berbat, çünkü senaryolarda iş yok. Yönetmen olmak isteyen öğrencilerime hep bunu hatırlatıyorum: İleride tamamen yazarlara bağımlı olacaksınız!”
Michael HANEKE
Lovecraft’ten yazarlara 5 tavsiye

- Olayların özetini çıkarır ya da planını yaparken anlatım sıralarını değil, meydana gelme sıralarını gözetin. Tüm önemli noktaları kapsayacak ve tasarlanan tüm olayların gerçekleşmesini sağlayacak kadar geniş bir tanım yazın. Bu geçici çerçeveye bazen ayrıntıların, yorumların ve tahmini sonuçların da dahil olması gerekebilir.
- Olayların ikinci kere özetini çıkarın, bu sefer (meydana gelme sıralarını değil) anlatım sıralarına göre; bu, dolu dolu, ayrıntılı ve değişen bakış açısına, vurgulara ve öykünün doruk noktasına dair notlar içeren bir özet olsun. Öykünün dram gücünde ve genel etkisinde bir farklılık yaratacaksa, özgün özette değişiklikler yapın. Olayları istediğiniz gibi ekleyip çıkarın; sonuç, başta tasarladığınızdan bambaşka bir öykü bile çıksa, özgün fikrinize asla körü körüne bağlı kalmayın. Öykünün oluşum sürecinde tüm gerekli eklemeleri ve değişiklikleri yapın.
- İkinci ya da anlatım sırasını gözeten özeti kullanarak öyküyü yazın, hızla, akıcı bir şekilde ve fazla eleştirel gözle bakmadan. Gelişim sürecinin gerektirdiği yerlerde olayları ya da kurguyu değiştirin, asla bir önceki tasarınıza bağlı kalmak zorunda hissetmeyin. Öykünün ilerleyişinde dramatik bir etki yaratma ya da canlı bir öykü anlatımı sunma fırsatı doğarsa, faydalı görünen tüm eklemeleri yapın; ardından geri dönüp öykünün başını yeni tasarıya göre düzenleyin. Gerekirse ya da isterseniz bütün bölümler ekleyip çıkarabilir, en doğru düzenlemeyi bulana dek yeni başlangıçlar ve sonuçlar deneyebilirsiniz. Ama öykü boyunca geçen tüm göndermelerin, son tasarınıza uyum sağladığından emin olun. Tüm gereksiz şeyleri –kelimeleri, cümleleri, paragrafları ya da tüm bölümleri ve öğeleri– atın ve tüm göndermelerin birbirine uyum sağlaması için her zamanki tedbirleri alın.
- Tüm metni gözden geçirin, özellikle de şunlara dikkat edin: kelime tercihlerine, söz dizimine, dilin ritmine, bölümleri dengelemeye, tonun inceliklerine, geçişlerin (sahneden sahneye, yavaş ve ayrıntılı eylemden hızlı, üstünkörü ve zamana yayılan eyleme ve tam tersi, vs. vs. vs.) zerafetine ve inandırıcılığına, başlangıcın, sonun, vb. etkinliğine, dramatik bir şekilde merak uyandırmaya, inanınırlığa ve havaya ve çeşitli başka öğelere.
- Düzgünce daktilo edilmiş bir kopya hazırlayın; gerekli yerlerde son düzeltileri yapmaktan çekinmeyin.
Tüm zamanların en komik 101 senaryosu

Amerikan Yazarlar Birliği (WGA) Tüm zamanların en komik 101 senaryosunu açıkladı. İşte o liste.
- Annie Hall
Senaryo: Woody Allen ve Marshall Brickman
1977
UA - Some Like It Hot
Senaryo: Billy Wilder & I.A. L. Diamond, (Alman filmi Fanfare of Love’dan uyarlanmıştır) Robert Thoeren ve M. Logan
1959
UA - Groundhog Day
Senaryo: Danny Rubin and Harold Ramis, Öykü: Danny Rubin
1993
Columbia - Airplane!
Senaryo: James Abrahams & David Zucker & Jerry Zucker
1980
Paramount - Tootsie
Senaryo: Larry Gelbart ve Murray Schisgal, Öykü: Don McGuire ve Larry Gelbart
1982
Columbia - Young Frankenstein
Senaryo: Gene Wilder ve Mel Brooks
1974
20th Century Fox - Dr. Strangelove or: How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb
Senaryo: Stanley Kubrick, Peter George ve Terry Southern
1964
Columbia - Blazing Saddles
Senaryo: Mel Brooks, Norman Steinberg, Andrew Bergman, Richard Pryor, Alan Uger, Öykü: Andrew Bergman
1974
Warner Bros. - Monty Python and the Holy Grail
Senaryo: Graham Chapman, John Cleese, Terry Gilliam, Eric Idle, Terry Jones, Michael Palin
1975
Cinema 5 - National Lampoon’s Animal House
Senaryo: Harold Ramis & Douglas Kenney & Chris Miller
1978
Universal - This Is Spinal Tap
Senaryo: Christopher Guest & Michael McKean & Rob Reiner & Harry Shearer
1984
Embassy - The Producers
Senaryo: Mel Brooks
1967
AVCO Embassy - The Big Lebowski
Senaryo: Ethan Coen & Joel Coen
1998
Gramercy - Ghostbusters
Senaryo: Dan Aykroyd ve Harold Ramis
1984
Columbia - When Harry Met Sally…
Senaryo: Nora Ephron
1989
Columbia - Bridesmaids
Senaryo: Annie Mumolo & Kristen Wiig
2011
Universal - Duck Soup
Senaryo: Bert Kalmar and Harry Ruby, Diyalog: Arthur Sheekman ve Nat Perrin
1933
Paramount - There’s Something About Mary
Senaryo: John J. Strauss & Ed Decter ve Peter Farrelly & Bobby Farrelly, Öykü: Ed Decter & John J. Strauss
1998
20th Century Fox - The Jerk
Senaryo: Steve Martin, Carl Gottlieb, Michael Elias, Öykü: Steve Martin & Carl Gottlieb
1979
Universal - A Fish Called Wanda
Senaryo: John Cleese, Öykü: John Cleese & Charles Crichton
1988
MGM - His Girl Friday
Senaryo: Charles Lederer. (Ben Hecht & Charles MacArthur’un “The Front Page” oyunundan uyarlanmıştır. )
1940
Columbia - The Princess Bride
Senaryo: William Goldman, (Goldman’ın aynı isimli romanından uyarlanmıştır)
1987
20th Century Fox - Raising Arizona
Senaryo: Ethan Coen ve Joel Coen
1987
20th Century Fox - Bringing Up Baby
Senaryo: Hagar Wilde ve Dudley Nichols, Öykü: Hagar Wilde
1938
RKO - Caddyshack
Senaryo: Brian Doyle-Murray & Harold Ramis & Douglas Kenney
1980
Orion - Monty Python’s Life Of Brian
Senaryo: Graham Chapman, John Cleese, Terry Gilliam, Eric Idle, Terry Jones, Michael Palin
1979
Orion - The Graduate
Senaryo: Calder Willingham ve Buck Henry. Charles Webb’in romanından uyarlanmıştır.
1967
Embassy - The Apartment
Senaryo: Billy Wilder & I.A.L. Diamond
1960
UA - Borat: Cultural Learnings of America for Make Benefit Glorious Nation of Kazakhstan
Senaryo: Sacha Baron Cohen & Anthony Hines & Peter Baynham & Dan Mazer, Story by Sacha Baron Cohen & Peter Baynham & Anthony Hines & Todd Phillips.
2006
20th Century Fox - The Hangover
Senaryo: Jon Lucas & Scott Moore
2009
Warner Bros. - The 40-Year-Old Virgin
Senaryo: Judd Apatow & Steve Carell
2005
Universal - The Lady Eve
Senaryo: Preston Sturges, Öykü: Monckton Hoffe
1941
Paramount - Ferris Bueller’s Day Off *TIE
Senaryo: John Hughes
1986
Paramount - Trading Places *TIE
Senaryo: Timothy Harris & Herschel Weingrod
1983
Paramount - Sullivan’s Travels
Senaryo: Preston Sturges
1941
Paramount - Planes, Trains and Automobiles
Senaryo: John Hughes
1987
Paramount - The Philadelphia Story
Senaryo: Donald Ogden Stewart, Philip Barry’nin oyunundan uyarlanmıştır.
1940
MGM - A Night at the Opera
Senaryo: George S. Kaufman ve Morrie Ryskind, James Kevin McGuinness’ın öyküsünden uyarlanmıştır.
1935
MGM - Rushmore
Senaryo: Wes Anderson & Owen Wilson
1998
Touchstone/BV - Waiting for Guffman
Senaryo: Christopher Guest & Eugene Levy
1996
Sony Pics Classics - The Odd Couple
Senaryo: Neil Simon. Neil Simonın oyunundan uyarlanmıştır.
1968
Paramount - The Naked Gun: From the Files of Police Squad!
Senaryo:Jerry Zucker & Jim Abrahams & David Zucker & Pat Proft, Police Squad dizisinden uyarlanmıştır. (Jim Abrahams & David Zucker & Jerry Zucker)
1988
Paramount - Office Space
Senaryo: Mike Judge. Mike Judge’ın Milton isimli kısa animasyonundan uyarlanmıştır.
1999
20th Century Fox - Big
Senaryo: Anne Spielberg & Gary Ross
1988
20th Century Fox - National Lampoon’s Vacation
Senaryo: John Hughes
1983
Warner Bros. - Midnight Run
Senaryo: George Gallo
1988
Universal - It Happened One Night
Senaryo: Robert Riskin. Samuel Hopkins Adams’ın kısa hikayesinden uyarlanmıştır.
1934
Columbia - M*A*S*H
Senaryo: Ring Lardner, Jr. Richard Hooker’ın romanından uyarlanmıştır.
1970
20th Century Fox - Harold and Maude
Senaryo: Colin Higgins
1971
Paramount - Shaun of the Dead
Senaryo: Simon Pegg & Edgar Wright
2004
Focus (Universal) - Broadcast News
Senaryo: James L. Brooks
1987
20th Century Fox - Arthur
Senaryo: Steven Gordon
1981
Orion - Four Weddings and a Funeral
Senaryo: Richard Curtis
1994
Gramercy - Anchorman: The Legend of Ron Burgundy *TIE
Senaryo: Will Ferrell & Adam McKay
2004
Dreamworks - Dumb and Dumber *TIE
Senaryo: Peter Farrelly & Bennett Yellin & Bob Farrelly
1994
New Line - Austin Powers: International Man of Mystery
Senaryo: Mike Myers
1997
New Line - The General
Senaryo: Buster Keaton ve Clyde Bruckman
1926
United Artists - What’s Up, Doc?
Senaryo: Buck Henry ve David Newman & Robert Benton, Öykü: Peter Bogdanovich
1972
Warner Bros. - Wedding Crashers
Senaryo: Steve Faber & Bob Fisher
2005
New Line - Sleeper
Senaryo: Woody Allen & Marshall Brickman
1973
United Artists - Galaxy Quest
Senaryo: David Howard ve Robert Gordon, Öykü: David Howard
1999
Dreamworks - It’s a Mad, Mad, Mad, Mad World
Senaryo: William and Tania Rose, Öykü: William ve Tania Rose
1963
United Artists - Best in Show
Senaryo: Christopher Guest & Eugene Levy
2000
Warner Bros. - Little Miss Sunshine
Senaryo: Michael D. Arndt
2006
Fox Searchlight - South Park: Bigger, Longer & Uncut
Senaryo: Trey Parker & Matt Stone & Pam Brady
1999
Paramount - Being There
Senaryo: Jerzy Kosinski, Jerzy Kosinski’nin romanından uyarlanmıştır.
1979
United Artists - Back to the Future
Senaryo: Robert Zemeckis & Bob Gale
1985
Universal - Superbad
Senaryo: Seth Rogen & Evan Goldberg
2007
Columbia - Bananas
Senaryo: Woody Allen, Mickey Rose
1971
United Artists - Moonstruck
Senaryo: John Patrick Shanley
1987
MGM - Clueless
Senaryo: Amy Heckerling
1995
Paramount - The Palm Beach Story
Senaryo: Preston Sturges
1942
Paramount - The Pink Panther
Senaryo: Maurice Richlin & Blake Edwards
1963
United Artists - The Blues Brothers
Senaryo: Dan Aykroyd ve John Landis
1980
Universal - Coming to America
Senaryo: David Sheffield & Barry W. Blaustein, Öykü: Eddie Murphy
1988
Paramount - Take the Money and Run
Senaryo: Woody Allen ve Mickey Rose, Öykü: Jackson Beck
1969
Cinerama - Election
Senaryo: Alexander Payne & Jim Taylor, Tom Perrotta’nın romanından uyarlanmıştır.
1999
Paramount - Love and Death
Senaryo: Woody Allen
1975
United Artists - Dirty Rotten Scoundrels *TIE
Senaryo: Dale Launer ve Stanley Shapiro & Paul Henning
1988
Orion - Lost in America *TIE
Senaryo: Albert Brooks & Monica Johnson
1985
Warner Bros. - Manhattan
Senaryo: Woody Allen & Marshall Brickman
1979
United Artists - Modern Times
Senaryo: Charles Chaplin
1936
United Artists - My Cousin Vinny
Senaryo: Dale Launer
1992
20th Century Fox - Mean Girls
Senaryo: Tina Fey
2004
Paramount - Meet the Parents
Senaryo: Jim Herzfeld ve John Hamburg, öykü: Greg Glienna & Mary Ruth Clarke
2000
Universal - Fargo
Senaryo: Joel Coen & Ethan Coen
1996
Gramercy - My Favorite Year
Senaryo: Dennis Palumbo ve Norman Steinberg, Öykü: Dennis Palumbo
1982
MGM - Stripes
Senaryo: Len Blum & Dan Goldberg ve Harold Ramis
1981
Columbia - Beverly Hills Cop
Senaryo: Daniel Petrie, Jr., Öykü: Danilo Bach ve Daniel Petrie, Jr.
1984
Paramount - City Lights
Senaryo: Charles Chaplin
1931
United Artists - Sideways
Senaryo: Alexander Payne & Jim Taylor. Rex Pickett’ın romanından uyarlanmıştır.
2004
Fox Searchlight - Broadway Danny Rose
Senaryo: Woody Allen
1984
Orion - Swingers
Senaryo: Jon Favreau
1996
Miramax - The Gold Rush
Senaryo: Charles Chaplin
1925
United Artists - The Miracle Of Morgan’s Creek
Senaryo: Preston Sturges
1944
Paramount - All About Eve
Senaryo: Joseph L. Mankiewicz. Mary Orr’ın öyküsünden uyarlanmıştır.
1950
20th Century Fox - Arsenic and Old Lace
Senaryo: Julius Epstein & Philip G. Epstein, Joseph Kesselring’ın öyküsünden uyarlanmıştır.
1944
Warner Bros. - The Royal Tenenbaums
Senaryo: Wes Anderson & Owen Wilson
2001
Touchstone/BV - Mrs. Doubtfire
Senaryo: Randi Mayem Singer and Leslie Dixon. Anne Fine’ın romanından uyarlanmıştır.
1993
20th Century Fox - Flirting with Disaster
Senaryo: David O. Russell
1996
Miramax - Shakespeare in Love
Senaryo: Marc Norman ve Tom Stoppard
1998
Miramax
Haneke
Kitaplar her zaman sinemadan daha etkilidir; çünkü okuyucuya bir şey göstermez, hikayeyi kendi hayal gücüyle şekillendirmesine izin verir. Sinemada da bunu yapmak mümkün aslında. Sinema da, o anki kare, ille de gösterdiği şeyi anlatmak zorunda değildir. Bazı yönetmenler bundan bihaber. Ne anlatıyorlarsa onu gösteriyorlar, ne gösteriyorlarsa onu demek istiyorlar. Sanat bu değil!
Michael Haneke
Ünlü Senarist Joe Eszterhas’tan Senaristlere Tavsiyeler
1) Çok fazla film seyretmeyin. Bugünlerde sinemalarda oynayan filmlerin çoğu berbat. Sizi bunalıma sokarlar. Kendi kendinize şöyle sormaya başlarsınız: Nasıl olur da bu iğrenç filmi çekerler de, benimkini satın alıp yapmazlar? Kendinize gereksiz yere bu ıstırabı çektirmeyin. Onun yerine gidip iyi bir kitap okuyun.
2) Lafı ağzınızda gevelemeyin. Eğer bir stüdyo yöneticisinin size verdiği fikir berbatsa, “Eh, ilginç bir fikir, ama.. ” demeyin, “Bu gerçekten b**tan bir fikir” deyin. Birlikte çalıştığınız insanlar aptal değiller, sadece kibirliler. Aslında derinlerde bir yerde, onlar da fikirlerinin b**tan olduğunu biliyorlar.
3) Onların, yazdığınız birşeyi değiştirmek için sizi ikna etmelerine izin vermeyin. Yönetmen, yazar değildir. Yapımcı ya da stüdyo yöneticisi de öyle. Siz hayatınızı yazarak kazanıyorsunuz. Profesyonel olan sizsiniz. Onlar amatörler. Onlara öyle davranın. Ne olduklarını onlara hissettirin.
4) Yazacağınız senaryo fikrini insanlara anlatıp onları ikna etmeye çalışmayın. Oturup senaryonuzu yazın. Bir oda dolusu cahil egomanyağı, sizin senaryo yazabileceğinize ikna etmeye çalışmanın ne anlamı var? Oturup yazın! İyi bir senaryo yazmak, iyi senaryo yazacağınızı söylemekten çok daha dürüst bir davranıştır.
5) Kalbinizden geldiği gibi yazın. Hayat kısa, sandığınızdan daha da kısa hem de. Ismarlama iş yapmayın. Eğer stüdyo size birşeyler yazma görevi verirse, bu görevi ancak, içinizde, ruhsal ya da cinsel bir şeylere dokunursa yapın.
6) İlk müsveddeniz hakkında her zaman yalan söyleyin. Temel İçgüdü’nün senaryosunu sattığımda insanlara, bu senaryo üzerinde yıllardır çalıştığımı söylemiştim. Film 1992 yılının en başarılı filmi olunca, onlara gerçeği söyledim: Senaryoyu yazmak sadece 13 günümü almıştı.
7) Aile sırlarını hatırlayın. Eğer yazacak birşey bulamıyorsanız, ailenizin konuşmadığı şeyleri düşünün. Oralarda bir yerde iyi bir senaryo gizleniyor olabilir.
Yönetmenle birlikteyken, onun her söylediğini yapmayın. Ne kadar canayakın olursa olsun, o sizin arkadaşınız ya da ortağınız değildir. O sizin düşmanınızdır. Kendi yaratıcı bakış açısını, sizinkine dahil etmek istemektedir. Sizin yazdığınız şeyi alıp kendisine mal etmek, sonra da bütün övgüleri toplamak istemektedir.
9) Biraz kötü kalpli olun. Benim eski ve sevgili menejerim, Guy McElwaine, şöyle derdi: “Bir senaryo menejerininki kadar kararmış bir kalp yoktur.” Benim için çok uzun süre çalışmış olsa da, ve onu gerçekten sevmeme rağmen, gün geldi kendisini kovdum.
10) İnsanların sizin moralinizi bozmasına izin vermeyin. Eğer senaryonuzu satamıyorsanız… ya da satıyorsanız, ama yapımcılar onu katletmesi için başka bir yazar getiriyorsa.. ya da yönetmen, kendisiyle yapılan röportajlarda senaryonuzu aslında kendisinin yazdığını söylüyorsa… ya da oyuncular, sizin en iyi repliklerinizi kendilerinin doğaçlama olarak bulduklarını söylüyorlarsa… ya da filmin basın toplantısına dahil edilmediyseniz… yapacağınız en doğru şey oturup bir başka senaryo yazmak olacaktır. Aynı şey bir sonraki senaryoda da olursa, o zaman bir başka senaryo daha yazın, sonra bir başkasını, sonra bir başkasını daha… Ta ki, yönetmenin, sizin bakış açınızı perdeye yansıttığı bir senaryo yazana dek.
* * *
Joe Eszterhas, aralarında Temel İçgüdü, Jagged Edge, Flashdance, ve Showgirls’ün de bulunduğu 15 filmin senaryosunu yazmıştır.
Neil Gaiman’dan yazmanın 8 kuralı!

- Yaz.
- Sözcük sözcük ilerle. Doğru sözcüğü bul ve yazmayı sürdür.
- Yazdığını bitir. Bitirmen için ne yapman gerekiyorsa yap ve bitir.
- Sonra onu bir kenara kaldır. Daha önce hiç okumamış gibi oku yazdığını. Görüşlerine değer verdiğin ve yazdığın tarzdan hoşlanacak arkadaşlarının fikirlerini al.
- Şunu unutma: İnsanlar sana bir şeyin yanlış olduğunu ya da onlar için iyi işlemediğini söylediklerinde neredeyse her zaman haklıdırlar. Sana neyin yanlış olduğunu ve bu durumu nasıl düzeltebileceğini söylemeye kalkarlarsa eğer, neredeyse her zaman haksızdırlar.
- Yazdığını düzelt. Bil ki, er ya da geç, mükemmelliğe henüz ulaşamadan, aldırmayıp yoluna devam etmek ve bir sonraki yazına başlamak durumundasın. Mükemmeliyetçilik ufku kovalamak gibidir. Yola devam.
- Kendi şakalarına gül.
- Yazmanın ana kuralı, kendine yeteri kadar inanıp güvendin mi ne istersen yapabileceğindir. (Bu yazmak kadar hayat için de bir kural olabilir. Ama bu kuralın yazmak için doğruluğu su götürmez.) Demek ki, hikâyeni nasıl yazılması gerekiyorsa öyle yazacaksın; dürüstçe, en iyi şekilde. Başka kurallar var mı emin değilim. Olsa bile önemi yok.
Macguffin
Macguffin, Hitchcock’un olaylar arasındaki sürekliliği ağlamak amacı ile başvurduğu küçük hile için kullandığı deyimdir. Macguffin kahramanın peşinden koştuğu şeydir. Gizli dökümanlar, mühürlü evraklar, gizli iletiler. Biz izleyici olarak asla bunların içeriğini öğrenemeyiz. Izleyiciye “bu gizli bir belgedir’ den başka bir açıklama yapılmaz.
Diyalog İşçiliği
Kötü bir filmde adam “ Selam Jo, bu akşam senin evine geleceğim; çünkü benden borç olarak aldığın paraya ihtiyacım var” der. Iyi filmde ise “ Dün hangi cehennemdeydin?” der.
David Mamet
Kötü Adam
Kötü adam ne kadar iyi olursa, film de o kadar iyi olur. Bunu başka bir şekle çevirip şöyle söyleyebiliriz: “Kötülük ne kadar kuvvetliyse, film de o kadar kuvvetli olur.”
François Truffaut, Hitchcock, s.319
Çatışma
Bir karakter kimliğini çatışma sırasında ortaya koyar; çatışma bir kararla başlar; karar ise, piyesinizin dayandığı önermeden doğar.
Lajos Egri, Piyes Yazma Sanatı, 65
Kahramanın Yolculuğu
Joseph Campbell’in Kahramanın Yolculuğu… Türkçe altyazılı izlemek için, ayarlardan Türkçe altyazıyı aktif edebilirsiniz.
Yazarlardan Tavsiyeler
Amatörler, oturur ve yazmak için ilham beklerler, biz sadece çalışırız.
Stephen King
En iyi ilham; çalışmaktır. Daima çalışın. Eğer çalışmanız başarılı olursa daha fazla çalışın. Başarısız olursanız yine çalışın. Çalışmak için hevesliyseniz, çalışın. Sıkıldınız mı, yine çalışın.
Michael Crichton
Gizem, bütün sanat eserlerinin en temel unsurudur.
Luís Buñuel
Eğer üçüncü (sonuç) bölümle ilgili bir sorununuz varsa, gerçek sorun birinci (giriş) bölümdedir.
Billy Wilder
Bobby Roth’dan Senaristlere Öğütler
Bugün TİM’in düzenlediği “Dünya Sinema ve TV Endüstrisinde Yükselen Değer Türkiye” konferansına katıldım. Konferansın konuğu Lost, Revenge, Prison Break gibi dizilerde yönetmenlik yapmış Bobby Roth ‘du. Roth kişisel tecrübelerini aktardı ve Türk dizilerinin “küresel anlamda” başarılı olabilmesi için önerilerde bulundu. Konferansa katılamayanlar için kısaca özet geçeyim:
- İyi bir dizinin olmazsa olmazı iyi bir senaryodur. Lost’u tutturan oyuncular değil senaryoydu. Dizi başarısını çok para harcanmasına borçlu değildi, yazıyla ilgili şeylere borçluydu. Senaryonuz iyi yazılmamışsa ne kadar çok para harcarsanız harcayın başarılı olamazsınız.
- Yönetmenin yapabileceği en iyi şey senaryoya saygı duymaktır. Senaryoya bağlı kalmaktır. Bir yönetmenin başına gelebilecek en iyi şey de harika bir senaryoya denk gelmektir. 22 bölüm çekiyorum, her bölümün iyi olmasını beklemiyorum tabi, arada çok iyi yazılmamış bölümler de olabilir. Ama genelinin iyi yazıldığı bir dizi mutlaka tutar.
- Diziler olabildiğince hızlı ve dinamik olmalı. Filinta’nın ilk bölümünün çekimlerine katıldım. Oyuncunun senaryodaki bir repliği tam üç sayfaydı ve yaklaşık 3 dakika sürüyordu. Bir repliğin bu kadar uzun olmaması gerektiğini söyleyip müdahale ettim. Ve repliği 45 saniyeye indirdik.
- İhtiyacınız olan tek şey; inançtır. Senaryolarınızı yazarken, dizilerinizi çekerken kendinize inanın. Size en temel önerim budur; kendinize inanın.
- Tüm dünyada dizilerin kalitesi giderek artıyor. Kaliteyi arttırın. Kalite artınca para kendiliğinden geliyor.
- Bir şeyleri icat edin demiyorum. Başka fikirleri alın ve kendi tarzınıza uyarlayın. Kendi kültürünüze uyarlayın. Kendi dizinize dönüştürün.
- Sizi kaç kişinin izlediği değil, kimlerin izlediği önemli. Bu yüzden hedef kitlenizi iyi seçin.
- Türk dizileri çok uzun, 90 dakika ve çok kısa sürelerde çekiliyor. 4-5 gün içinde bir bölüm çekiliyor. Biz Lost’un bir bölümünü yaklaşık 10 günde çekiyorduk. Ve biliyorsunuz Lost sadece 45 dakikaydı. Revenge’i 8 günde çekiyorduk. şimdi Scorpion’u 8 günde çekiyoruz. Ama 8 gün bizi bayağı zorluyor. 8 günde kaliteli bir iş çekmek neredeyse imkansız. Siz 90 dakikalık bir diziyi bu kadar kısa sürelerde nasıl çekiyorsunuz, anlamakta güçlük çekiyorum.
Coşku
Piyes Yazma Bilimi adlı yapıtında Moses L. Malevinsky şöyle diyor:
Coşku, coşkunun içindeki veya coşkuya ilişkin öğeler yaşamın temelini oluşturur. Coşku yaşamdır. Yaşam coşkudur. Bu yüzden coşku eylemdir. Eylem coşkudur, Gelgelelim, coşkuyu ne tür güç’lerin harekete geçirdiği bilinmezse, iyi piyes yazılamaz ve yazılmamıştır da. Kuşku yok ki, havlamak köpek için ne kadar gerekliyse, coşku da piyes için o kadar gereklidir. Mr. Malevinsky’ye göre, bu temel ilkeyi yani coşkuyu benimsediniz mi, sorununuz çözüme kavuştu demektir. Tutku, korku, acıma, aşk, nefret, vb. gibi birtakım temel coşkuları içeren bir dizelge (liste) sunuyor ve bunlardan herhangi biri piyesiniz için sağlam bir temel oluşturabilir diyor.
Bir filmi çekmeden önce oturup dört film seyrederim. Bunlar Yedi Samuray, Arabistanlı Lawrence, Şahane Hayat ve Çöl Aslanı.
Steven Spielberg
Oyun Yazarken Yapılmaması Gerekenler
Turgut Özakman, Oyun ve Senaryo Yazma Tekniği kitabında, bir oyunda asla yapmamanız gerekenleri iki komik örnekle açıklıyor. (Fotoğraflar: Mustafa Devrim Özdinç)
“Her senaryonun amacı, izleyicide duygu uyandırmaktır”.
Michael Hauge
Lubitsch Dokunuşu (The Lubitsch Touch )
Billy Wilder’dan “Lubitsch Dokunuşu” açıklaması istendiğinde öğrencilerle yaptığı şu çalışmayı anlatıyor;
“Elimizde bir kral, bir kraliçe ve bir de teğmen var. Kralı 60 yaşlarında, oldukça şişman olan bir George Barbier, kraliçeyi ise çok tatlı biri olan Miriam Hopkins oynuyor. O dönem oldukça genç ve yakışıklı olan Maurice Chevalier de teğmeni canlandırıyor. Şimdi sizden bu durumu sahneye uyarlamanızı istiyorum: kraliçenin teğmenle ilişkisi var ve kral da bunu öğreniyor. İstediğiniz şekilde yapabilirsiniz.
Öğrenciler iyi çözümlerle birlikte geri geliyorlar. Bunların bir kısmı eğlendirici, bir kısmı da biraz uzun olan çözümler, ancak kimse Bay Lubitsch’in The Smiling Lieutenant filminin açılışında yaptığından daha iyi bir çözüm bulamıyor.
Kral ve Kraliçenin odasındayız. kral elbiselerini giyiyor. hafifçe burnunu ovalıyor ve kraliçeyi gıdıklıyor. Her şey çok hoş görünüyor. Ardından Kral yatak odasından çıkıyor. Kapıda Maurice Chevalier’i elinde bir kılıç ile görüyoruz, topuklarını birbirine vuruyor. Şimdi kendisi kralın gidişini izliyor. Kral uzun merdivenlerden iniyor. Bum, bum, bum.
Şimdi Bay Chevalier’e geri dönüyoruz. Kraliçenin yatak odasına giriyor ve kapıyı ardından kapatıyor. Odanın içinde neler yaşandığını göstermiyoruz. Bu çok önemli.
Şimdi krala dönüyoruz. Kendisi birden kemerini ve kılıcını unuttuğunu fark ediyor. Geri dönüp merdivenleri çıkıyor ve yatak odasına giriyor.
Kral yatak odasının kapısını açıyor, içeri giriyor ve kapı ardından kapanıyor. Biz ise hala koridorda duruyoruz. Asla içeri girmiyoruz.
Kral dışarı çıkıyor. Elinde kemeri ve kılıcı var. Kendisi gülümsüyor. Tekrar merdivenlerden aşağıya iniyor. bum, bum bum. Ancak kemer onun değildir, Bu kemer kendi kemerinden küçüktür.
Tekrar geri dönüyor ve Chevalier’i yatağının altında buluyor, tamam mı? Fakat bütün bunlar bir parça ileriye ertelenerek yapılıyor. İşte lubitch dokunuşu budur.
Senaryo Ekibi
Billy Wilder, senaryolarını birlikte yazdığı yazarlardan Charles Brackett’ten bahsederken iyi bir senaryo ekibinin nasıl olması gerektiğine dair bir tespit yapar;
“Eğer aynı şekilde düşünen iki kişi, siyasi açıdan aynı düşünen iki kişi, aynı yerden gelen ve aynı geçmişe sahip olan iki kişi bir araya gelirse, bu bir felakettir. Bu, bir ipi tek ucundan tutup çekmeye benzer. Eğer kendinle işbirliği yapıyorsan bir yardımcın yok demektir. Tek başına da oturup yazabilirsin. Halbuki olup bitenleri aksi yönden yansıtan birileri lazımdır. O ipi mümkün olduğunca sıkı germen gerekir. Sürtüşmelerden kıvılcımlar ve parıltılar ortaya çıkar. bu da özellikle diyaloglar için iyi bir şeydir.”




